izmir kent tarihi
  Hanlar
 

İZMİR HANLARI

İzmir’in, kurulduğu yıllardan sonra, benliğini kayıp ettiği seneleri takip eden ve yeniden kazanmaya başladığı 16. yüzyılın sonlarından bu yana gelişimini simgeleyen tek bir kelime tüm süreci belirlemektedir. Bu kelime, içinde pek çok kavramı barındıran “han” sözcüğüdür. Kızlarağası, Büyük ve Küçük Vezir Hanlar ve diğer pekçoklarıyla açılan bu kapılar , kapanana dek bizleri kentin geçirdiği gelişim süreci içine çektiler.

Etkin ve geleneksel Osmanlı Hanları olarak nitelenen ilk yapılardan sonra, bazı özel isimle anılan yapılar, arkalarına eklenen han kelimesinin ifade ettiği kavramla , gelişen daha doğrusu değişen sosyal ve ekonomik yapıyla oluşan değişimi açıklamıştır. Malların depolandığı ve kervanların konakladığı bu mekanlar daha sonraları ofis/büro yapısına dönüşürlerken , bir kısmı otel kullanımına çevrilmişlerdi. Bunlar arasında ticaretin gelişmesiyle bazılarının sadece depolama işlevini ifa ettiği de görülmekteydi. 20. yy’ın orataları buşekilde geçilimiş ve sonlarına gelindiğinde artık “han” kelimesiyle ifade edilen üçlü tanımdan pek fazla esinti kalmamıştı.

Hanların egemenliğiyle geçen 300 yıldan fazla bir zaman içinde , bu işlevler için pek çok yeni yapı İzmir’de inşaa edilmiş, yaşamış, yıkılmış ve yeniden yapılmıştı. Bunlar arsaında aynı dönemlerde, aynı tür işlevleri gören ancak “loc(k)al” adıyla anılan yapıların da neden böyle bir kelimeyle adlandırıldığı hep kentin mistik havası içinde saklı kalmıştı.

Hanların genel anlamıyla araştırlması ve çevrelerinde geçen olaylarda gördükleri işlevleri sıralamak ve açıklamak bize kentin yapısındaki değişimi belirlemektedir. Zira hanlar bulundukları yörelerle özdeşleşmiş durumdadır. Zaman içindeki evrimleri de bu nedenle geniş bir perspektif içinde ele alınmalıdır. Kimisi cephe aldığı sokağa isim verirken kimisi de bulunduğu yöreden veya mal sahibinden isim almıştı. Mimari açıdan, bazıları özgün bir tarz sergilerken , bir kısmı da alelade yapılar olarak belirmekteydi.

Gravürler ve eski fotoğraflarla belgelenen hanların, günümüzde kısmen mevcut kalıntıları, İzmir içinde ısrarla yaşam şanslarını devam ettirmektedirler.

KAYNAK : Çınar ATAY – İZMİR HANLARI
İzmir Büyükşehir Belediyesi Kent Kitaplığı No:44



Denem'in Pirinç Center başlığında bahsettiği ve Pirinç Center'ın hemen yanıbaşında bulunan "Çakaloğlu Hanı" tarihi yapısını koruyor ama oldukça bakımsız...ben bu hanın kurtarılmasını güzelleşmesini çok istiyorum, harika bir han..burası kurtarılmalı, Kemeraltı'na ve Pirinç Center'ın yanına yakışacak duruma getirilmeli..tabi tarihi güzelliğini bozmadan..Hanın koridorundan öbür tarafa geçince de Kızlarağası'nın oraya çıkılıyor..İçinde dediğin gibi tinerciler ve ayyaşlar olduğunu zannetmiyorum, belki eskiden vardı bilmiyorum.. Şuan içeride 18 dükkan var, hemen hemen hepsi depo olarak kullanılıyor ve özel şahıslara aitmiş..
Şu günlerde İzmir'deki sebillerin restorasyonu için projelere başladık , giriş kapısının hemen yanında gözüken sebili de yapacağız, hatta bugün rölövesini çıkarmaya, fotoğraflamaya gideceğiz...







KIZLARAĞASI HANI, İzmir’deki hanların en büyüğü ve en görkemlisidir. Anıtsal bir özelliğe sahip olduğu gibi, mimari özelliği bakımından tek örnek olması Osmanlı hanları arasında ona özgünlük kazandırmaktadır.


YAKUP BEY tarafından, 1598 yılında yaptırılan ve günümüzde İzmir'in en büyük camisi olan Hisar Camisi'nin batı yanının birkaç metre yakınma inşa edilmiştir. Bu kesim Han'ın doğu tarafını oluşturmaktadır. Batı cephesi, Halimağa çarşısının karşısında, eski keresteciler, bugünkü 871. sokak üzerindedir.

Vaktiyle deniz kenarında inşa edilen Han zamanla denizin dolması veya doldurulması sebebiyle sahilden 200 metre kadar uzak kalmıştır.

KIZLARAĞASI HACI BEŞİR AGA'nın yaptırdığı Han'ın inşa kitabesindeki tarihe göre 1744 te bina edildiği kesin olarak anlaşılmaktadır. 1745 yılında heyelan nedeniyle Han cephesinde önemli derecede çökme ve yıkılmalar olmuşsa da Han derhal onarılmıştır.

1778 tarihinde vuku bulan yer sarsıntısından, Han büyük ölçüde hasara uğramış, 1779 yılında ikinci defa ve esaslı olarak onarılmıştır. Han daha sonraki yıllarda da deprem ve yangın badireleri atlatmıştır.

Kızlarağası Han'ının diğer Osmanlı hanlarıyla başlıca benzerliği, çarşılı ve avlulu hanlar düzeninde olmasından ibarettir.

Üst katta avluya bakan, 5 sütunlu, 6 sıra kemerli, yegâne revakı ve cephesindeki bindirme konsollar üzerindeki çıkma cumbalı şahnişinleri sebebiyle Osmanlı han mimarisi arasında sayılmaktadır. 4000 metre karelik, kareye yakın dikdörtgen planlı,2 katlı, kuzey bölümdeki bedestenleri tek katlı, yaklaşık 600 metre karelik büyük avlusu olan görkemli bir yapıdır.

Geniş bir alana yayılan Han'ın alt katının güneyinde bir, bugünkü adıyla (Cevahir Bedesteni) kuzeyinde iki, (Bakır Bedesteni ile Çuha Bedesteni) doğusunda ise bir koridor uzanır.

Bunlardan başka dükkânları eski ismiyle Çankırılı sokağına bakan, tek katlı bir ek bölümü daha vardır. Bu bölüm 1745’te “Saçmahane” olarak inşa edilmiştir. Güney koridoruna ait dış duvara yaslanan ve Han çatısı altında bulunan bu sıra mağazaların, hanın inşasından hemen sonra 1745 yılında Saçmahane olarak Han’a ilâve edildiğini vakfiyesinden öğreniyoruz. (Bu günkü 906. Sokak) Kuzeydeki birinci koridor (Bakır Bedesteni) 902. sokak, bu gün lokantaların bulunduğu sokaktır, 1746 yılında, Han’ın ön cephesinin restorasyonu esnasında inşa edilerek Han'a dahil edilmiştir.

Tek kattan ibaret olan ve 26 dükkândan oluşan Bakır Bedesten’inde ilk yapıldığı yıllarda bakırcılık hakimdi, daha sonraki yıllarda özellikle İran İpeği ve ipeklileri satılmaktaydı.

Bakır bedestenine bitişik ve paralel olan, kuzeydeki ikinci koridor ise bir kapısı ile Hisar Camisi avlusuna, diğer kapısı ile Halimağa Çarşısı karşısına açılan ve günümüze, Han'ın diğer kısımlarına göre en sağlam ve orijinal şekliyle ulaşan bedestendir. İlk yapıldığı yıllarda genellikle bedestene kofracı (hasırcı) esnafı hakimdi. Daha sonraları Han'ın üst katındaki çuhacı esnafının aşağıya inmesiyle Çuha Bedesteni ismini almış ve Han'ın en önemli bedesteni durumuna gelmiştir. Bakır Bedesteni ile tam orta yerlerindeki bir kapı ve geçit ile birbirlerine bağlanmaktadırlar.

Koridorlar, (Bedestenler) doğu ve batı yönlerindeki birer kapı ile dışa açılmaktadırlar. Tam ortalarındaki geçitlerle de avlu ile irtibatları sağlanmaktadır.
İç Bedesten diyebileceğimiz doğu koridoru da, diğer iki koridorla oluşturduğu U şeklinin tabanını teşkil etmektedir. Bu koridor da tam ortasından bir geçitle avluya bağlanmıştır.

Restorasyondan önce; revak sıra kemerleri ile birlikte batı galerisini örten beşik tonozlar tamamiyle yıkılmış bulunuyordu. Sütunlar, onları birbirine ve binaya bağlayan gergi demirleri sayesinde restorasyon öncesine kadar ayakta kalabilmişlerdir.

Sütunlar sade taş silindirlerden ibarettir. Sütun başlıkları, üçgen - baklava geometrik Türk motifleriyle tezyin edilmişlerdir.

Üst katta 73 adet oda bulunmaktadır. Kuzey koridorunda bulunanların dışında diğer iki koridorda bulunan odaların önemli bir bölümü, restorasyon öncesinde tamamen veya kısmen yıkılmış, bir kısmı da niteliğini yitirmis derecede, çok harap bir durumda bulunmaktaydı.

Cephenin ortasındaki ana kapıdan avluya girilmektedir, yüzümüzü Han'ın cephesine verdiğimizde, sol tarafta kuzeyde iki (Bakır ve Çuha Bedestenlerinin kapıları) sağ tarafta güneyde ise bir kapı (Cevahir Bedesteni kapısı) görülmektedir.

Bugün binayı içten ve dıştan, kurşun örtünün bitiminden itibaren çepeçevre, tuğladan yapılmış, iki sıralı bir kirpi saçak dolanmaktadır.

Çatıda oda sayısı kadar baca mevcuttu. Günümüze kadar gelmiş iki orjinal baca örnek alınarak, tüm bacalar aslına uygun olarak yeniden yapılmıştır.

1740’lı yıllarda Hacı Beşir Ağa’nın İzmir’le ticari ilişkileri olması sebebiyle İzmir’de bulunması, buradaki ticari potansiyeli yakından bilmesi ve önünde Büyük Vezir Han gibi olumlu bir örneğin bulunması, KIZLARAĞASI Hanı’nın yapılmasına etken olmuştur.

KIZLARAĞASI HANI’nın zemin katı depolama ve ticaret amacıyla kullanılmaktaydı. Han’a inen kervanların yükleri burada boşaltılır, ihraç edilmek, dükkanlarda satılmak veya depolanmak üzere ayrılır, alışverişler yapılırdı.

Deve, katır, eşek, at gibi kervan hayvanları yükleriyle girdikleri Han avlusuna yüklerini indirdikten sonra burada gecelemekteydi. Mallar, han depo ve mahzenlerinde muhafaza altına alınırdı. Han’ın kapıları, bütün hanlarda olduğu gibi havanın kararmasıyla kapanırdı.

Han’ın üst katında geceleme amaçlı kullanılan ocaklı, nişli, bodrumlu, ahşap tabanlı odalar bulunmaktaydı. Odaların içlerinde ihtiyaca cevap verebilecek yer döşekleri, toprak lazımlık, testi, toprak kandil ve tütün lülesi gibi araç ve gereçler de bulunmaktaydı.

KIZLARAĞASI HANI’nın zamanında ticari açıdan İzmir’in en merkezi yerine (liman ağzına) yapılmış olması, Han’ın ne denli önemli bir işlevi yüklendiğinin göstergesidir. İzmir’in ekonomik hayatında bu derece önemli olan Han 1778 yılında ticari kapasitesinin zirvesine ulaşmış ve bu tarihten 19. yüzyılın son çeyreğine kadar yüz yıl süreyle bu parlak dönemini sürdürmüştür.

KAYNAK: İZMİR KIZLARAĞASI HANI, ALİ ERKAL, İZMİR 1996

ÇAKALOĞLU HANI:

 
Çakaloğlu Hanı eskiden Kasab-Hızır Mahallesi, bugün ise Halim Ağa Çarşısı olarak bilinen bölgede 895. ile 861. sokaklar arasındadır.
Ortada bir koridor ve bu koridorun iki yanına sıralanmış odaların yer aldığı kuzey-güney yönünde uzanan diktörtgen planlı bir yapıdır. Hana kuzey ve güney cephelere açılan birer kapı ile girilmektedir. Ortada yer alan koridor ve bu koridora açılan odalar içten beşik tonozlarla dıştan ise kırma çatılarla örtülmüştür. Koridorun her iki yanında yer alan odalar koridor tonozunun başlangıç kesimine kadar yükselmiştir ve bu yükseklik farkından doğan koridorun doğu ve batı tonoz cephelerine pencereler açılmıştır.

Hana girişin sağ yanında cepheye bitişik olarak yer alan SEBİL, beş kenarlı bağımsız bir yapı görümündedir. Cephelerden ikisi süslemeli, ikisi sıvalı ve badanalı, biri ise han duvarına dayalıdır. Sebilin hanın girişine bakan mermer cephesinde altta üç dilimli kemerle örtülü sebile giriş kapısı yer almaktadır. Kemer köşelikleri, içlerinden çiçekler çıkan birer vazo ve bitkisel motiflerle doldurulmuştur. Bu cephenin üst kısmında ise 1220/1805-6 tarihli bir KİTABE yer almaktadır. Kitabenin açıklaması ise şu şekildedir:

Ne güzel, büyük hayırlar, yeni görünümlü güzel su. Bu temiz ve seçkin yer Gaffarzade kulun yaptırdığı yerdir. Saf altından basılmış para bu yere harcamak için gönül hazinesinden verildi. Yüce camiler içinde bu hayırlar ilk oldu. Bu yerde susuzluğu gidermek için su hiç yoktu. Mısır şehrine benzeyen cana sanki Nil nehrini akıttı. "Min Nebiyyu'llah" sözü ile sebep olup, cihanın rızkını veren Tanrı lutfile karşılık versin. Ey hafız, tarihini açıkla aşka söyle vaktidir: "Besmeleyle suyunu içip Hacı Ahmed'e övgüde bulun.
Sene 1220

Süslemeli cephelerden ikincisi, yine mermer olup, üstte ortada iki satırlık bir kitabe ile bu kitabenin yanında içlerinde "maşallah" ve "sübnallah" yazıları okunan birer damla motifi yer almaktadır. Burda bir ayeti içermekte olan kitabede yazan ise şudur:

Rableri onları temiz bir içecekle suladı. Orada selsebil denilen bir pınardan içiyorlar.
Kaynak: http://wowturkey.com/t.php?p=/tr30/Mujdat_Izmir_Hanlari1.jpg



Girit Hanı

İzmir Halit Ziya Bulvarı ile Mimar Kemalettin Caddesi’nin kesiştiği noktada bulunan bu hanın kitabesi bulunmadığından yapım tarihi kesinlik kazanamamıştır. Bununla beraber, Giritlizâde Hacı Mehmet Reşit Paşa’nın karısı ve Serezli Yusuf Paşa’nın kızı Nafia Hanım’a ait olduğu Vakıf kayıtlarından anlaşılmıştır. Reşit Paşa ile Serezli Yusuf Paşa XIX. yüzyılda yaşamışlardır. Bunun yanı sıra hanın mimari yapısı da XIX. yüzyıla ait olduğunu göstermektedir.

Moloz taş, tuğla ve kesme taştan yapılan han dikdörtgen planlı olup, avlulu ve iki katlıdır. Hanın doğu ve batı cephelerinde birer giriş bulunmaktadır. Üzeri beşik tonoz, çapraz tonoz ve aynalı manastır ile örtülmüştür. İki sıra tuğla saçak ise bütün yapıyı çepeçevre kuşatmıştır.

Han günümüze harap bir durumda gelmiş, yalnızca avlunun doğu ve batı yanlarındaki odaların bir bölümü ile kuzeydeki odalardan biri gelebilmiştir. Onun dışında kalan bölümlere yeni yapılar eklenmiştir. Güney cephesi ise Mimar Kemalettin Caddesi’nin açılması sırasında yıkılmıştır.

DİĞER HANLAR:

 

Hanlar ve Bedestenlerin İzmir'in Osmanlı-Türk çehresi içinde son derece önemli bir yere sahip olduğu açıktır. Özellikle 17. ve 18.yy.da gelişen bu mimarinin tipik örneklerinden bugüne kalanlar son derece azdır. Varolanlar da bakımsızlık nedeniyle harap durumdadır. Köprülü Fazıl Ahmet Paşa'nın yapımını başlattığı ve kendisinden sonra tamamlanan "Vezir Han" oldukça büyük ve geniştir. Yangınlara karşı son derece dayanıklı ve korumalı inşa edilen "Küçük Vezir Han" da önemli hanlar arasında yer alan diğer önemli bir yapıdır.  Duvarları taş ve tuğla dizili olarak inşaa edilen üzeri beşik tonozlarla örtülü merdivenli bir girişten çıkılır. Bugün orijinarlitesini tümüyle yitirmiş durumdadır. Girit Hanı, ne yazık ki yok edilmiştir. 19.yy. Osmanlı eserleri arasında olup, bugüne belli ölçüde kalabilen hanlar arasında; Mirkelam Han, Esir Han, Küçük demir han sayılabilir.


TAMAMI YA DA BİR KISMI AYAKTA OLAN HANLAR (İZMİR)
1 - Avlulu Hanlar
a - Tek katlı
1 - Sulu Han
b - İki katlı olanlar
1 - Fazlıoğlu Hanı
2 - Demir Hanı (küçük)
3 - Selvili Han
4 - Abacıoğlu Hanı
5 - Kızlarağası Hanı
6 - Mirkelamoğlu Hanı
7 - Yeni Han
8 - Karaosmanoğlu Hanı (Büyük)
9 - Kadıoğlu Hanı
10 - Manisalıoğlu Hanı
c - Kısmen iki katlı olanlar
1 - Girid Hanı
2 - Arap Hanı
2 - Arasta Benzeri Plâna Sahip Olanlar
1 - Esir Hanı
2 - Abdurrahman Hanı
3 - Çakaloğlu Hanı
4 - Musevit Hanı
5 - Cambaz Hanı

B - BUGÜN MEVCUT OLMAYIP ANCAK TARİHİ KAYNAKLARDAN TESPİT EDİLEBİLEN HANLAR
1 - Acem Hanı
2 - Akasoğlu Hanı
3 - Akasoğlu Hanı (Büyük)
4 - Akasoğlu Hanı (Küçük)
5 - Altı Parmak Hanı
6 - Balyoz Hanı
7 - Barbaris Hanı
8 - Barut Hanı (Küçük)
9 - Batak Hanı
10 - Bey Hanı (Birinci)
11 - Bey Hanı (İkinci)
12 - Bostancı Hanı
13 - Bölükbaşı Hanı
14 - Cezayir Hanı (Eski)
15 - Cezayir Hanı
16 - Coya Hanı
17 - Çamur Hanı
18 - Çavuşzâde Hanı
19 - Çerçioğlu Hanı
20 - Çukur Han
21 - Demir Hanı (Büyük)
22 - Dervişoğlu Hanı
23 - Dolma Hanı
24 - Dremsiz Süleyman Hanı
25 - Ekmekçi Hanı
26 - Eşrefpaşa Hanı
27 - Evliyazade Hanı
28 - Fincancı Hanı (Küçük)
29 - Hacı Ali Paşa Hanı
30 - Hacı Hüseyin Hanı
31 - Hacı Mehmed Hanı
32 - Hacı Ömer Hanı
33 - Hacı Sadullah Hanı
34 - Hastahane Hanı
35 - Hüseyin Beşe Hanı
36 - Ispartalı Hanı
37 - İbrahim Paşa Hanı
38 - İki Kapılı Han
39 - İmam Hanı
40 - Kâmil Bey Hanı
41 - Kantarcıoğlu Hanı
42 - Kara Mustafa Paşa Hanı
43 - Karaosmanoğlu Hanı (Küçük)
44 - Kemahlı İbrahim Efendi Hanı
45 - Keten Hanı
46 - Kurşunlu Han
47 - Kuzuoğlu Hanı (Büyük)
48 - Kuzuoğlu Hanı (Küçük)
49 - Küpecioğlu Hanı
50 - Laz Hanı
51 - Leblebici Hanı
52 - Malkoçzade Hanı
53 - Mehmed Efendi Hanı
54 - Mehmed Hanı (Küçük)
55 - Menzil Hanı
56 - Mısırlıoğlu Hanı
57 - Muhtesib Hanı
58 - Osmanzade Hanı
59 - Paşa Hanı
60 - Pederi Hanı
61 - Pirinç Hanı
62 - Piyaleoğlu Hanı
63 - Rauf Paşa Hanı
64 - Rıza Bey Hanı
65 - Sadık Bey Hanı (Büyük)
66 - Sakız Hanı
67 - Salepçioğlu Hanı
68 - Salepçioğlu Hanı (Büyük)
69 - Salepçioğlu Hanı (Küçük)
70 - Süleyman Efendi Hanı
71 - Şalvarlıoğlu Hanı
72 -Tabur Efendi Hanı
73 - Tavşanlı Han
74 - Tellalbaşı Yeni Han
75 - Tercüman Hanı
76 - Tütün Hanı
77 - Uzun Han
78 - Vezir Hanı (Büyük)
79 - Vezir Hanı (Küçük)
80 - Yandevi Hanı
81 - Yemişcizade Hanı
82 - Yusufoğlu Hanı
83 - Yuvanoğlu Hanı


 
  Bugün 6 ziyaretçi (7 klik) kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol