Smyrna
Eski İzmir’in parlak dönemi MÖ 650-545 yılları arasına düşer. Bu yüzyıllık süre, özünde bütün İon Uygarlığı’nın en yüksek düzeyini oluşturur. Söz konusu dönemde Miletos’un önderliğinde Mısır’da, Suriye ve Lübnan’ın batı kıyılarında, Propontis’te (Marmara Bölgesi), Pontus’ta (karadeniz) koloniler kurulur ve Doğu Hellen dünyası Kıta Yunanistan ile yarışmaya girerek bir çok alanda ve konuda onun yerini almaya başlar.
Bu dönemde İzmir’in tarımcılıkla yetinmeyip Akdeniz ticaretine katıldığını görüyoruz. Söz konusu dönem katlarında bulunan Fenike kökenli eserler, Kıbrıslı heykel ve heykelcikler, Önasya ya da Akdeniz kökenli fayans figürcükler bu uluslararası ticaretin günümüze değin kalan belgeleridir.
Parlak dönemin İzmir’deki önemli belirtilerinden biri MÖ 650’den beri yazının yaygınlaşmaya başlamasıdır. Tanrı kadın Athena’ya sunulan armağanların birçoğunda ithaf kitabeleri (sunu yazıtları) bulunmaktadır. Kent halkının, sayısı kabarık olmasa bile bir bölümü okur yazardır.
Smyrna Antik Kenti
Antik İzmir Kenti'nin ilk yerleşiminin üzerinde yer aldığı höyük, Eskiçağ'da küçük bir yarımadadır. Burası kuzeyden anakara ile bağlantılıdır.
Antik kentteki ilk bilimsel çalışmalar Prof. Dr. John M. Cook ve Prof. Dr. Ekrem Akurgal tarafından İngiliz-Türk üyelerden oluşan bir heyet ile 1948-1951 arasında gerçekleştirilmiştir. Ord. Prof. Dr. Ekrem Akurgal 1966 yılından itibaren 1993'e kadar kesintisiz olarak kazıları sürdürmüştür. Çalışmalar 1993'ten itibaren Prof. Dr. Meral Akurgal başkanlığında yürütülmektedir.
Smyrna Kenti MÖ 3. bin ile 300 tarihleri arasında yerleşim görmüştür. MÖ 11. yüzyılda bir Aiol kenti olarak kurulmuştur. Ekrem Akurgal’ın Bayraklı Höyüğü üzerinde MÖ 11. - 4. Yüzyıl arasına tarihlediği kesintisiz on yerleşme katının verdiği sonuçlar, Smyrna’nın özellikle MÖ 7. Yüzyıldan başlamak üzere üç yüzyıl boyunca ticari ve siyasi faaliyetin toplandığı bir merkez, bir Devlet Kent olduğunu ortaya çıkarmıştır. Smyrna, MÖ 650-546 tarihleri arasında Aiolis Bölgesi'nin en büyük yerleşmesidir.
MÖ 9. Yüzyılda kenti kerpiç bir sur çevreler. Evler genelde tek odalıdır.
Batı Anadolu İon Uygarlığının en yüksek düzeyi MÖ 650-546/545 tarihleri arasındadır. Eski İzmir kenti, MÖ 630-580 tarihleri arasında başta Kent duvarı, Athena Tapınağı, Anıtsal Çeşme binası, Toplantı Megaronu, Çifte Megaron olmak üzere Doğu Hellen yapı sanatının bugün için en önemli eserlerini vermiştir.
Hellen Dünyasında en eski geometrik dokulu kent planı ilk kez MÖ 7. yüzyılın 2. yarısında Smyrna'da uygulanmıştır.
MÖ 7. Yüzyılın ortasından itibaren sağlam bir kent duvarı ile korunan Smyrna'da, bu dönemde Athena Tapınağı'nın mimarlık elemanları ile tapınakta yer alan anıtsal heykeller tüf taşından oluşturulmuştur. Mimarlık elemanları, özellikle sütun başlıkları Aiol mimarlığının ilk ve en güzel örnekleri olup, İon başlığının öncülüğünü yapan sanat yaratılarıdır.
MÖ 600'lerde Smyrna, Lidya Kralı Alyattes tarafından ele geçirilmiştir. Bu saldırıda kent büyük hasar görür. MÖ 6. Yüzyıl başlarında Smyrnalılar kısa sürede kentlerindeki, tahribatın izlerini gidererek eski parlak günlerine dönerler.
MÖ 546'da olagelen Pers saldırısı ile bu süreç sona erer.
Höyük üzerinde en üst tabaka MÖ 4. Yüzyıla aittir. Burada evler ortada bir avlu etrafına dizilmiş odalardan oluşurlar. MÖ 4.yüzyıl sonunda büyük bir nüfus artışı sonucunda kent Pagos Dağı'nın (Kadifekale) eteklerine taşınır ve yeni kent orada kurulur.
Höyük
Mö 3. Bin yıllarından itibaren yerleşim görmüş olan Bayraklı Höyüğü, bir düzlük üzerine kurulu küçük bir tepeciktir ve İzmir Körfezi'nin doğusunda, en iç kısımda yer alır.
Höyük, 20 sene öncelerine kadar eteklerinde yer alan geniş arazileri ile birlikte 120-140 dönümlük bir alanı kaplamakta idi. Bugün 80 dönümlük antik kent bölümü ile Bayraklı'nın modern yerleşim alanları içerisinde kalmaktadır.
Höyüğün çekirdeğinde yer alan antik kentin üzeri uzun yıllar Tekel'e bağlı bir numune bağı olarak yer alması sayesinde, çevresi gibi iskana uğramaktan kurtulmuştur.
Tunç çağları'ndaki yerleşmeler höyüğün küçük bir bölümünü kaplıyorken, Hellen çağlarında yerleşim, bugün modern duvarlarla çevrili olan alanın tümüne yayılmıştır.
Sur duvarlarının içinde kalan yerleşimin, kentin en parlak yıllarında yaklaşık 500-600 konut barındırdığı düşünülürse, buradaki nüfus olasılıkla üç bin kişi civarındadır. Bununla birlikte kentin kapladığı asıl alan kuzeyde Küçük Yamanlar Dağı'nın eteklerine doğuda ise Bornova Ovası'na kadar uzanıyor olmalıydı.